" width="160" height="600" />
REKLAM ALANI

(160x600px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
" width="160" height="600" />
REKLAM ALANI

(160x600px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.

Samandağ Ayna Haber

ADD’DEN İMAMA SUÇ DUYURUSU

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
ADD’DEN İMAMA SUÇ DUYURUSU
37 views
10 Ekim 2023 - 9:25
REKLAM ALANI

(300x250px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.

“Basında ve sosyal medyada geniş yankı uyandıran somut olayda Tahir Büyükkörükcü Cami İmamı Seyfullah AKYİĞİT tarafından; “Deprem oldu biliyorsunuz. Orada hoca kardeşlerimiz bizzat yaşadıkları olayı şöyle anlatıyorlar: ‘3-5 hafta geçti, Hatay’daki depremde hayatını kaybedenlerin hepsinin cenazeleri yıkıyoruz, tabii cenazeler kokmaya başladı. İçlerinden bir cenaze çıktı, hiçbir pis koku yok. Hatta içinden böyle mis gibi koku geliyor. Araştırdık, kim bunun yakını, hayattayken ne iş yapardı? Sorduk, Suriyeli bir kardeşimiz bu diyor. ” ifadeleri kullanılmıştır.

Ülkemizin yaşadığı en büyük felaketlerden biri olarak nitelendirilen 6 Şubat depremi sonucunda elli binden fazla vatandaşımızın yaşamını yitirdiği, binlerce kişinin yaralandığı, milyonlarca kişinin evsiz kaldığı, açlıkla ve susuzlukla mücadele etmesi gerektiği, dolayısıyla tam anlamıyla bir felaket olduğu herkesin malumuyken, imam olarak görev yapan bir şahsın vefat ede vatandaşların pis koktuğunu ifade etmesinin kabul edilebilir olmadığı ortadadır.

1. Burada, Türk Ceza Kanunu’nun ” Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama ” başlıklı 216. Maddesinde;

” Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. ” hükmü yer almaktadır.

Anılan madde, gerekçesi ile birlikte değerlendirildiğinde, tanımı yapılan “ Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ” suçunun, hukuk devleti olma standardı yüksek olan birçok ülkenin Ceza Kanunlarında yer aldığı, hiçbir devletin, vatandaşları arasında, muayyen özelliklere sahip bir kesiminin diğer kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa, öç almayı gerektirecek şiddetli nefrete yönlendirilmesine seyirci kalamayacağı gerçeği ortaya çıkmaktadır.

Burada, suçu oluşturan “ tahrik ” unsurunun, soyut saygısızlık ve reddin ötesinde, bir halk kesimine karşı düşmanca tavırlar gösterilmesini sağlamaya veya bu tür tavırları pekiştirmeye objektif olarak elverişli olmalıdır.

Bir diğer unsur olan kin, “ öç almayı gerektirecek şiddetli düşmanlık hareketlerin zeminini oluşturan

psikolojik bir hâl ” olarak, düşmanlık ise, “ husumet beslenen konuya karşı düşünerek, tasarlayarak zarar vermeye, onu mağlup etmeye yönelmiş kin duygusu ” olarak da tanımlanabileceği açıklanmıştır. Şu hâlde kin ve düşmanlık; “ husumet beslenen konuya karşı tasarlayarak zarar vermeye, öç almayı gerektirecek şiddette nefret duymaya yönelik hareketlerin zemini oluşturan psikolojik bir hâl ” olarak açıklanabilir.

Atılı suça ilişkin olarak Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 2017/2486 E., 2017/5784 K. Ve 18.12.2017 tarihli kararında;

” Somut bir tehlike suçu olarak 5237 sayılı TCK’nın 216/1 maddesinde düzenlenen ve kamu düzenini, toplum huzurunu/barışını himaye eden, esas itibariyle nefret söylemini sınırlandırmayı hedefleyen Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik Etmek suçu; halkı, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığına dayanarak birbirine karşı kamu düzeni için tehlikeli olabilecek şekilde düşmanlığa veya kin beslemeye alenen tahrik edilmesini cezalandırmaktadır. ” denmektedir.

Bu haliyle, dosya konusu somut olayda; konuşma yapan kişinin sarf ettiği sözler ve hedef aldığı kitlenin yaşadığı acılar ile büyüklüğü düşünüldüğünde atılı suçu açıkça işlediği sabittir.

2. Bunun yanında, Türk Ceza Kanunu’nun ” Kişinin hatırasına hakaret “

başlıklı 130. maddesinde;

” Bir kimsenin öldükten sonra hatırasına en az üç kişiyle ihtilat ederek hakaret eden kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Ceza, hakaretin alenen işlenmesi halinde, altıda biri oranında artırılır. ” hükmü yer almaktadır.

Burada, şüpheli şahıs tarafından söylenen sözlerin cami ortamında sarf edildiği, ayrıca, sosyal medyada da paylaşıldığı göz önüne alındığında, yukarıdaki maddede yer alan maddi unsurların gerçekleştiği, keza, hakaretin alenen işlendiğine şüphe bulunmadığından cezanın artırılması gerektiği kanaatindeyiz.

3. Müvekkil Atatürkçü Düşünce Derneği adına suç duyurusunda bulunma zorunluluğu, derneğin tüzüğünde yer alan kuruluş nedeninin verdiği sorumluluktan doğmaktadır.

Derneği Kuruluş Nedeni;

” Atatürk’ün bedensel varlığının artık aramızda bulunmamasından cesaret alan içteki ve dıştaki kimi olumsuz güçler, O’nun yeni Türk Devletini yaratma doğrultusunda ilk adımı attığı 19 Mayıs 1919’un üzerinden tam 70 yılın geçtiği bu günlerde, Atatürk devrim ve ilkelerine karşı, açık ya da kapalı saldırılarını doruğa ulaştırmış bulunmaktadır. Bundan daha kötüsü, plânlı ve sinsi bir çalışma ile, o devrim ve ilkeleri gelecekte yok etmek çabası içindeler.

Oysa Atatürk;

Sadece “bağımsızlığı tümüyle tehlikeye düşmüş Türk Ulusunu ve yurdunu emperyalist güçlerin işgalinden kurtaran bir büyük asker “değildir. O, bunun çok daha ötesinde, örneğin siyasal, kültürel ve ekonomik alanlar başta olmak üzere, her alanda bağımsızlığımızı yok edici ya da kısıtlayıcı olumsuz bağları koparan;

Ulusal egemenliği gerçekleştirerek Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran;

Kişisel inançlara dokunmayarak, toplumumuzu Ortaçağ zihniyetinden ve şeriattan kaynaklanan “nakil”e

dayalı kurum ve kurallardan kurtarıp, sürekli biçimde çağdaş ve uygar bir ulus olmanın ve böyle kalmanın yollarını gösteren , “akıl”a dayalı lâik düşünce, lâik hukuk ve lâik öğretim sistemlerini toplum yaşamında egemen kılan;

Tüm özgürlüklerin ve insan haklarının sosyal Hukuk Devletinin ve çoğulcu demokrasinin yolunu açan;

Yüzyıllarca ikinci sınıf insan durumuna düşürülmüş Türk kadınını gerçek yerine yükseltip, eşit haklara ve eşit onura sahip insan ve yurttaş yaparak yapay eşitsizlikleri kaldıran;

İçten ve dıştan kaynaklanan her tür sömürüye karşı çıkarak, halkın yalnız siyasal değil, ekonomik ve sosyal alanda da gerçek efendi durumuna gelmesini ve tüm yurttaşların gönencini devletin varlık nedeni ve amacı sayan;

Ulusal ekonominin girişimcilerin keyfine, yalnız kâr ve rekabet mekanizmasına göre başıboş biçimde işlemesine değil, toplumun ve tüm yurttaşların gereksinimlerini karşılayacak biçimde devlet tarafından yönlendirilmesini ilke olarak benimsemiş ve benimsetmiş olan;

Yurdumuzun yeraltı ve yerüstü zenginliklerinden, Türkiye halkının yararlanmasını benimseyen ve kabul ettiren;

Misak-ı Millî sınırları içinde “Türk’üm” diyen herkesin Türk olduğu ölçütünü getirerek, ırkçılığır

eddedip; yapıcı, olumlu ve çağdaş Türk Ulusalcılığını yaratarak, onu devletimizin temel ilkelerinden biri yapan;

Her yurttaşın eğitimden, bilimden ve sanattan payını almasını, “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür kuşaklar’ın yetiştirilmesini devletin başta gelen görevi yapan;

Kültür emperyalizminden kurtulabilmemiz ve eğitimin yaygınlaştırılabilmesi için yeni Türk harflerini kabul etmenin yanında Türk dilinin arındırılması ve zenginleştirilmesini büyük bir toplumsal görev sayan;

Türk Ulusunun tarihini, çağdaş insan kökenine bağlayan;

” Yurtta barış, Dünyada barış” ilkesi ile devlet yaşamında ve uluslararası ilişkilerde kaba kuvveti, ırkçılığı, saldırı savaşını mahkûm eden;

Dış politikada “Dünya uluslar ailesinin eşit haklara sahip onurlu bir üyesi olma” ölçütünü ve” karşılıklılık kuralını” vazgeçilmez ilke yapan;

Bütün ulusların insanlık ailesinin bir parçası olduğunu vurgulayarak, insanlığın bütünleşmesid üşüncesinin tohumlarını atan Çağdaş Devlet Kurucusudur.

Bu durum karşısında Atatürk devrim ve ilkelerinin, toplumsal sorunlarımızın çözümlenmesinde ışık tutucu niteliğe ve yaratıcı güce sahip olduğuna inananlar, ” Atatürkçü Düşünce Derneği ” ni kurarak, O’nun devrim ve ilkelerinin gelecekte de egemen olmasına katkıda bulunma ve onlara bekçilik yapma zorunluluğunu duymuşlardır. ” denmek suretiyle işbu dosyada taraf olarak yer alınmasının nedeni açılanmıştır.

TALEP VE SONUÇ : Yukarıda açıklanan ve re’sen göz önüne alınacak sebeplere binaen; Sayın Savcılık tarafından gerekli soruşturmanın yapılması sonucunda şüpheli hakkında kovuşturma aşamasına geçilmesi için kamu davası açılmasını talep ederiz. Saygılarımla”

   Ek;

Vekaletname

Müşteki Vekili

Av. Dorukcan DAVUTOĞLU

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
EN ÇOK KAZANANLAR
    EN ÇOK KAYBEDENLER
      EN ÇOK İŞLEM GÖRENLER
        BUGÜN 1000TL NE OLDU?
        • -

          BORSA

        • -

          DOLAR

        • -

          EURO

        • -

          ALTIN

        Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.