" width="160" height="600" />
" width="160" height="600" />

Samandağ Ayna Haber

SENDİKACILK TARİHİNİN ‘’KARA GÜNÜ’’

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
SENDİKACILK TARİHİNİN ‘’KARA GÜNÜ’’
396 views
05 Haziran 2025 - 23:29
REKLAM ALANI

(300x250px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.

27 Mayıs 2025 tarihinde eski sendikamın  sayın il temsilcileri ve  üyeleri okuluma geldiler.  07/01/2025 tarihinde ilçede sendikaya ilk üye olan kişi olarak üyeliğim başlamıştı. İlçedeki üye sayısı, yeterli olunca ilçe temsilcisi oldum. Sendika il temsilcileri ve mezkur üyeler,  bu süre zarfında ‘hayırlı olsun’ ziyareti bile yapma fırsatı bulamamışlardı.

 Ama, bir fırsatı kaçırmadılar.  Çalışmalarım  dolayısıyla umut olmaya başlamıştık. Simetrik ve asimetrik baskılar artmaya başlamıştı; yakın uzak tehdit altında idim.

Fırsat bu fırsat; bizi aşıp; genel merkez ile bağlantı kuran kişinin burnunun sürtülmesi;  ona bir ayar verilmesi gerekiyordu. Genel merkeze gidecek bir bilgi varsa;  ‘’biz ne güne duruyoruz?’’

Hüsamettin KAZAN nasıl bizi aşıp genel merkeze ulaşır,sendikada ast üst hiyerarşisi olduğunu bilmiyor mu?’’ diye düşünmüş olmalılar.

( Zaten bizim üyelerimiz pırıl pırıl, sütten çıkmış ak kaşık misali. )

‘’-Geçen bir okul müdürü geldi. Hakkında soruşturma vardı. ‘’Ben size üye olurum ancak’’ dedi ve o an sohbeti bitirdim.’’ diyen il yönetimi çok güzel konuşuyor.

– ‘’ancak’’ dediği için üye yapmadım. Breh breh… 

Gelelim bize. Samandağ İlçe Temsilcisi sıfatı ile Hüsamettin KAZAN ‘a: Sendika giriş tarihinden  önce hakkımda herhangi bir soruşturma inceleme var mı?

Yok.

Disiplin cezam var mı?

 Yok.

Üstün başarı belgem var mı?_

Var.

Biz sendikal tanıtım yaparken il yönetimimiz sendikal çiğ köfte yapıyor. Bizimkiler çiğ köfte yaparken; biz mücadele ediyoruz.

 İl nerede ? Çiğ köftede?

Neden ?

Canım, masum ise ortaya çıkar. Suçlu ise zaten sahiplenmeyiz. Sendikaya girişten sonra oldu diyor ama…   

Sen kimsin ki bu alana giriyorsun Hüsamettin KAZAN ?

Bu alanda eski yeni herkesin;  kontrol altında olması gereken bir alan olabilir mi?

Sendikal çalışma yapıyorsun. Öyle mi?

 Kendi aklın ve kendi emeğinle….

İl teşkilatında güvenmediğin kişilere bilgi vermiyorsun.   Ama her faaliyetini yayınlayıp ilgili kurumlara haber veriyorsunKurumun izni olmadan kimse ile görüşmüyorsun.

Gereğinden fazla yasalsın

 Üst akıl;  ilde ve ilçede etkin olacak sendikaları belirlemiş olabilir mi? 

Tutanaklar , iftiralar, tuzaklar, makamı kullanmalar, devletin gücünü kullanmalar…. Size bir şey hatırlatıyor mu? Allah’tan kasetimiz yok…

Yöntem çok. Her yerden vururuz.

Gerekirse en üst sendika yetkilisini ; gerekirse  yakındaki üyeni sana karşı kullanabiliriz.

 Yerinde oturmadın, potansiyelini belli ettin.

‘’Devlet’’ diyorsun da; derebeyi gibi yönetilen okulları, yıllarca yapmaya çalıştığımız sistemi,  sen mi yıkacaksın?

Biz kimleri kimleri yıldırdık. Kimleri bezdirdik. Sahada yılmış memurlar, çalışanlar, insanlar,  kimin eseri sanıyorsunuz.

‘’Bizim ile mücadele edenler gitti, biz kaldık.’’ diyor bazıları….

 Biz ne bakanlar, ne müsteşarlar gördük… Bizden ‘’destur almadan’’ sendikacılık yapacaksın.  Bu ne cesaret! Devlet, kanun, yasal hak….

’Makamda kim oturuyorsa ‘’devlet ‘’ odur. Zaten biz makamda oturuyorsak; devlete sadakatimizi kanıtlamışızdır’’  diyorsunuz da 15 Temmuz nasıl oldu?  Sahada sadakatinizin yansımasını neden hissedemedim acaba?

NEDEN ÜYE OLDUM?

İçinde bulunduğum sendikanın üyesi olarak haklarımın  korunmadığını,  sendika için sadece sayı olduğumu uzun süredir biliyordum.

Birçok sendikada olduğu gibi.

 Çünkü; 4688 sayılı yasa, sayıya önem veriyor.  Sayı yüksekse; etkili ve yetkili olursun. Pazarlıkta elin güçlenir.

Ayrıca sendikalar; üyelerin sorunlarından çok, başka konularla ilgileniyordu.

Mobbig, jamping ….ing  vs.  var mı?  Çiğ köfte etikliğinde konuşuruz. İnşallah.

 Olur bu tür şeyler. Abartmamak lazım.

Çokta şey etmemek gerekiyor.

 Çocuk yere düşünce ne yapıyoruz?  Öpüyoruz, geçiyor. Çocukta çözüm olan sendikal yaşamda da çözüm olabilir. Aynı yöntemi neden sendikal hayatta  uygulamayalım ?

NASIL ÜYE OLDUM? SENDİKA İLE NASIL TANIŞTIK?

 Bir önceki dönem Samandağ İlçe Milli Eğitim Müdürümüz Sayın Menderes TUNÇ aracılığı ile sendikayı tanıdım.  Sayın Menderes TUNÇ ile kısa süre görev yaptım. Kendisi bence ‘’Devletin Cemal  yüzü’’dür. Devlet adamlığı ile ön planda durur.

NE DÜŞÜNDÜM?

Sayın Menderes TUNÇ’un olduğu yerde birey olarak bulunabilirim. Eğitimin tüm paydaşlarının olduğu yerde, Milli Eğitim Ailesi bir bütünlük sağlar, sorunları  daha kolay çözebiliriz diye düşündüm.

Gönül verdim. Zorluklar yaşayacağımızı biliyordum. Olsun. ‘’ Zorluklar aşılmak için var.’’

NELER YAPTIK?  HANGİ GELİŞMELERİ YAŞADIK?

07/01/2025 sendikaya üye olduktan sonra;  kişisel sosyal medya hesaplarımı etkin kullanıp faaliyetlere başlamıştım.

İlgi, merak artmış; umutlar yeşermeye başlamıştı. Daha önceden çok sık görüşemediğim eski sendika arkadaşlarımı; ortaokul arkadaşlarımı birkaç defa görme şansım oldu.

‘’Geri dön, yanındayız.’’ dediler.

 En son ziyaretlerinde; sendikal faaliyetlerim gelişmiş ilçe temsilciği düzeyine gelmişti.

 Ellerinde üyelik  formları  vardı. ‘’Hadi dolduralım’’ dediler.

 Kurumda  sendikaya yeni üye olan bir arkadaşımın yanında,  onlarla şakalaştım. ‘’Başkanlık verirseniz,  gelirim.’’ dedim. Aynı bölgede görev yaptığım idareci arkadaşım ‘’ canın sağ olsun’’ dedi. Olaya tanık olan;  yeni üye arkadaşım kızgınlıkla bana baktı.

Şakası bile kötüydü.

Birbirimizi çocukluktan tanıyınca haddimizi aştık.

İlk geldikleri zaman kurum müdürünün odasında:

‘’Üye oldum. Söz verdim. Geri dönmem’’ demiştim zaten.

NASIL BİR SENDİKACILIK DÜŞÜNÜYORDUK?

Madem sendikacılık yapacağız’’ ilkeli olsun, anlamlı olsun ‘’dedim.  Sendikamızın ilkeleri belliydi.

 Anlamını da her üyesi kendince katsın.

Resmi ziyaretlerimizi yaptık. Samandağ Kaymakamlığı başta olmak üzere çeşitli kurumları ziyaret ettik.

Kaymakam bey;  Çalışanların haklarına önem verdiğini beyan etti. Çalışanların haklarını korumak,  eğitim-öğretim sorunlarına çözüm üretmek üzere kurulan sendikamızın ilçe temsilcisi olarak yapacağım faaliyetlerde başarılar diledi. Sağ olsunlar.

Bize bir ‘’hayırlı olsun’’ yeterken; Eğitim-öğretimi ve çalışanların haklarını önemseyen beyanlarının olması bizim için çok değerliydi.

Sonra kurumlara geçtik. Önce kendi kurumumuzda tanıttık sendikayı. Çalıştığımız kurumda 3, ilçede de 1 üyemiz olunca 5 üye olduk ve  ilçe temsilciği hakkımız doğdu.

Görevimi ihmal etmeden, fırsat buldukça eski okul ve arkadaşlarımı ziyaret ettim 15 yıllık emektar aracım ile görev yaptığım yerlere (Seldiren, Ceylandere ve Yeniköy’e) gittim.

Zaten bu bölgede görev yapan arkadaşlarımın çoğu ücretli ve sözleşmeli olarak görev yapıyorlardı. Üzüldüm. Bölgenin eğitim koşulları daha da kötüleşmişti.

 Fotokopi makineleri tamire gitmiş, aylardır gelmemişti. Utandım. ‘’Sendika’’  deyince Umutlandılar. Söylerim dedim ancak kimseye diyemedim.  (Hem sendikacı fotokopi makinesi ile uğraşır mı? Çiğ köfte etkinliğine davet etsem acaba nasıl anlarlardı?)

 Üye kaygım yoktu.  İlke varsa, kararlılık varsa, cesaret varsa, üye olunur zaten.

‘’İlçe temsilcisi okulları gezebilir mi, gezemez mi?’’ Sorusu kulağıma gelmeye başlamıştı.  Yani;  niye okulları geziyorsun? Hem de kendi imkânların ile.  Sendika demek para demekbu gönül verme işini çok abarttık galiba.

Gönülden yaptığımız ilk işimiz değil ki. Ne yapıyorsak gönül veriyoruz.  Ceylandere’de çalışan ücretli öğretmen arkadaşlarımın ulaşımlarını, eğitim-öğretim yılı boyunca hiçbir karşılık beklemeden sağlamıştım.

-‘’ İlçe temsilcisi okulları gezebilir mi? ‘’Sorusunun gündeme gelmesinin bir amacı vardı. Demek ki rahatsızlık artmış, dile dökülmeye başlamıştı.

‘’Görevini  ihmal ediyor ‘’  propagandasını, küçük şeytanlar tarafından; birilerinin kulağına üflenmeye başlamışlardı.

Sahayı bilmesek; ‘’herkes sabah 08.00 de okula gidiyor- 17:00 den önce de çıkmıyor .’’ diyeceğim ama yok öyle bir durum.

 Okula gitmeden idarecilik yapanları çok gördük.

Kanunlar niye var? Bizim için var.

Makamda oturan; zaten kanunlara tamamen uyduğu için denetleyici rolünde.

Ben de arkadaş ziyareti yapayım, eski görev yerlerimi ziyaret edeyim dedim.  (Sosyal medyamda da yayınladım.)

Sendikal faaliyetlerde bulunan arkadaşlarımıza her zaman kolaylıklar sağlandığını gördüm. Biliyorum. İdareci olarak görev yaparken de sendikacı arkadaşlara bütün kolaylıkları sağlamışımdır.

Herkese kolay olan; bize zor. Nedense?

Bu durum aslında kişiden çok, devlete zarar veriyor. 

ETİK SENDİKACILIK

Sendikacılığı etik kurallar çerçevesinde yapmalıydım. 

Seldiren’de kurum müdürü idim.

50 dk. yol geldiler. Gördüm. Zemin kattaki idareci odamda oturuyordum. Tanıyordum. Gelenlerle aynı kurumda  görev yapmıştım. Zamanında sendikalarına üye idim.  Yanıma uğramadılar. 1. kattaki öğretmeler odasına geçip teneffüs saatleri dışında da faaliyet icra ettiler. Giderken yanıma uğrarlar diye bekledim. Uğramadılar. Beğenirsen. Bu cesaret mi, başka bir durum mu?

Bir gün sendikal faaliyette bulunacaksam;  ‘’önce kurum müdürüne uğramalı ve eğitim öğretimi aksatmamalıyım.’’ dedim

‘’Edebi kimden öğrendin?’’ diye sormuşlar  ‘’Edepsizden’’ demiş.’’  Edepsizin yaptığını, yapmazsan;  edepli olursun.

Rahatsız olanlar artmıştı. ‘’Geziyor, okuldaki işlerini ve öğrencileri ihmal ediyor.‘’ diye bir algının oluşturulmaya çalışıldığı anladım. Baskılar artmıştı. Olsun. ‘’Yıllık İzin hakkımı kullanır okullara giderim’’ dedim.

SENDİKANIN MUHAKKİKLİK SÜRECİ

Sendikanın ilk genel kurulunun dönüş yolunda bir velimiz akşam saatlerinde mesaj atıyor. ‘’Bursluluk sınavına girecek iki öğrencimizin giriş yerleri görünmüyor.’’ 

Önce sistem kapalı olabilir diye düşündüm. ‘’Hayır, hocam başka öğrenciler görebiliyor.’’ dedi  ‘’Emin misiniz?’’  Dedim. Ekran görüntüsü attı. ‘’Başvuru yapılmışsa gözükmesi gerekiyor .’’dedim. 

Anladık ki başvuru yapılmamış veya yapılamamış. Genel kurul dönüşü, Pazartesi günü mesaiye öğlen başladım.  İş ve işlemleri yaptım.  Pazar günü arayan velimi aradım.  Önce ulaşamadım. Sonra geri dönüş yaptığında  ‘’İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünden çıktıklarını, durum ile ilgili şikâyetçi olduklarını söylediler.

 Eşi yanında idi. Okul Müdürüne sitemleri vardı. 

Eşinin de söylediklerimi duymasını istediğimden dolayı hoparlörü açmasını istedim; ‘’olanlardan dolayı üzüntü içindeyim dedim.  Hem öğrencilerimizin sınava giremeyecek olmasından, hem sizin şikâyetçi olmanızdan, hem de kurumumun böyle bir duruma düşmesinden dolayı; derin bir üzüntü yaşadığımı ifade ettim. Tabii ki şikâyetlerinin yasal hakları olduğunu söyledim. Ancak bu sınavların telafisinin olabileceğini inşallah gelecek yıl bursluluk sınavını kazanması temennisinde  bulunarak; telefonu kapattım.

Şikâyet ile ilgili süreç işlemeye başladı.  Kurumdaki arkadaşlarım bir garip davranıyorlardı (Onu yakarım. Bunu yakarım. Affedilmemesi gereken bir durum vs.)

 Sendikal faaliyetlerimden rahatsız olanlar bunu fırsat olarak göreceklerdi biliyordum ama bana hangi yöntem ile ulaşacaklarını bilmiyordum. İsmen şikâyet edilmemiştim. Sınav modülü bana açık değildi. Her ne kadar okul idaresine karşı bir şikâyet olsa da;  esas sorumluluk kılavuza göre velinin idi.  Bu şikâyet kabul edilirse içtihat olur, Türkiye’de sınava başvuramayan ya da başvurmayan herkes okul idarelerini şikâyet edebilirdi. 

Bence bu şikayetin ilgili kanuna göre; dikkate alınmaması gereken şikayetler kapsamında değerlendirilmesi gerekiyordu.

Sorumluluk anlamında vicdanen rahattım.

Sonra nasıl oldu ise; kompozisyona bizi de aldılar.

Bu süreç hem idari,  hem de adli yargıya intikal ettiği için, anlatmayacağım.

SENDİKACILIK TARİHDE ‘’KARA BİR GÜN’’  (27 Mayıs 2025)

Gelelim zurnanın zırt dediği yere: 27 Mayıs 2025 tarihinde eski sendikamın üyeleri; üyelerinin yanında durmak için değil; yanlışsa biz üyemizin yanında durmayız. Biz haklının yanındayız edebiyatı ile geldiler.

 Sendikayı kendimi korumak için kullanmıyorum.

 Onlarca kez benim sendikadan hiçbir beklentimin olmadığını, ne maddi ne manevi tek bir menfaat sağlamadığımı:  belki çocuklarımın geleceği için onların zamanından ve rızıklarından aldığımı söyledim.

Çiğ köfteye fırsat bulan il yönetimi, daha önce yapmalarını istediğimiz iki stratejik ziyareti yapmak için gelmeyen, gelemeyen beyzadelerimiz muhakkiklik için geldiler. Hem de koşa koşa.

( 1-İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Personeli ziyareti

2-Samandağ Atatürk Ortaokulu Ziyareti

 Birkaç kez davet etmiş olmama rağmen gelmediler. Sendika açısından önemli çalışma olacaktı.)

Sendika, üyeleri ile sıkıntı yaşarsa disiplin kurulunu işletir.

Ne kadar ayıp. Türkiye sendikası olma iddiasındaki sendikaya bu ayıbı kim yaptırdı?  Böyle bir uygulama sendikacılık tarihinde kara bir leke olarak kalacaktır.

Sendikal mücadele kitapları için de,  ders niteliğinde olacak bir durumdur bu.

 27 Mayıs 2025 ziyareti ayrıntılarında;  gelen il başkanı, bir okul müdürü ( izcilikten tanığım ve aklımda olumlu hatırası olmayan şahsiyet)  ve bir ilçenin ilçe milli eğitim müdür vekili (sendika büyümüş de makamları almaya başlamış) geldiler. Sevinçle selamlaştım.

 ‘’Kurum Müdürünün odası burası,  bize yakışan önce kurum müdürünü ziyaret etmektir.’’  Dedim kendilerine. ‘’Ben geçmeyeceğim’’ diye ekledim. ‘’Aramız soğuktu. Sizi dışarda bekliyorum.’’ Dedim. İçeriye geçtiler. Beklemek uzun sürdü.  Kahveler içildi. Vesaire. Sonra biri içerde kaldı ikisi sgr molası için dışarı çıktı. Okul dışına çıktık biraz sonra zil çaldı. Zil çalınca ‘’Bende fırsat bu fırsat öğretmeler odasına gitmek için yöneldim. Gelenler hiç oralı değil. Bahçeye geçtik sonra biraz orada oyalandıktan sonra bu sefer çay faslı müdürün odasında başladı.

Sonra sendikamda olmayan belirlenmiş öğretmenler ile konuşmaya başladılar. (Duyduğuma göre bu öğretmenler tutulan tutanaklarla uğraşan ekibin bir kısmı)

Sonra bu işin garip kaçağını anlayınca; kurum müdürünün izni ile ders saatleri içinde eski yeni öğretmenler ile görüşme yaptılar. Teneffüs saatleri dışında; tutanakçı öğretmelerin bazıları, diğer öğretmenlerin sınıflarını dolaşıp onları içtima’ya çağırdılar.

Derslerden çıkıldı. Tepki verdim. ‘’ zilin çalması bekleyelim’’ dedim. Sendika yetkilisi; müdür bey izin verdi dedi.  İşleri var onları ilçede bekleyenler vardı. ( Gelmeden paylaştıkları konum doğru ise Koyunoğlu civarında kimliği belirsiz şahıs, şahıslarla görüşme yapmış olabilirlerdi. Çünkü benimle  ‘’konum’’ yerine; canlı konumu paylaşmışlardı ve canlı konum 10-15 dakika sabit durmuştu. Belki yolu sormuşlardır. Yolda beklerken Antakya değil Samandağ istikametinden geldiklerini gördüm ama bana Karaçay civarında olduklarını söylemişlerdi.)

Öğretmenler toplantı için geldiler. İlçe temsilci olarak benimde bulunmam gerekiyordu.  Gelenlerden yetkili biri hocam sen dışarda kal dedi. (Bu üslup hangi terbiyede varsa ondan beriyim. )

 Öğretmelerin yüzü bir garipti. Önce çıkmadım. Sandalye çektim oturdum. Sonra kesin bir istek ile dışarı çıkmamı istediler.

O an benim için gelmediklerini anladım. Kurulu kompozisyona yarıyordu her şey.

‘’Peki.’’ Dedim, çıktım. Daha sonra bu işin bir muhakkik sürecine benzer bir süreç olduğu anladım. ‘’Hüsamettin KAZAN size mobbing uyguluyor mu ? diye sormuşlar.

Güven duymadığım il teşkilatına bu duygumda ne kadar haklı olduğumu anladım. Güven duymadığımı;  yeni ilçe temsilcisi olan kişiye de; genel kurul sonrasında söylemiştim.

Bu görevde Van Şube Müdürümüz olmalıydı dedim. Genel kuruldaki duruşundan etkilenmiştim.

Olağanüstü durumlarda önce sendika genel başkanı ile görüşmem ve onları atlamamı bir köşeye yazmışlardı.

 Sen bizi atlarsan bizde seni görmezlikten geliriz. Görmezlikten gelin amenna!  Sendikaya zarar vermeyin.

Üyeniz ile ilgili bir sıkıntı. Disiplin kurulunuz var işletirsiniz. Bu tür onur kırıcı davranışlarda bulunmazsınız.  Bu yapılan sendikacılık değildi.   Hiç doğru olmadı. 

Genel başkan ile konuştuklarını anladım. Sendika Genel Başkanı beyefendi bir yapıya sahip ‘’ seni biraz dinlendirelim’’ dedi.  Bu mesajı gece saat üçte gördüm. Görünce hemen mesaja cevap verdim. ‘Sayın başkanım çekilme formum yarın masanızda olacaktır’ dedim.

 Başkanın sendikasını korumak için yaptığı refleksi doğru buluyorumBir gün Hatay’ımıza gelirse; çayımızı içmesini ümit ediyorum.

Nezaket ile karşıladığım gelenleri; kendimce hak ettikleri değerde; benden sonra görüşmek için sözleştikleri yere gönderdim. Geleni göndermek töremiz gereğidir. Misafiri ağırlamak onun şanındandır.

Gönderdim . Gittiler.

 Sendikal faaliyetler ile ilgili her şey güllük gülistanlık, bizim yaşadıklarımız yalan oldu.

 Aylarca yaşatılanları, usule uygun olmayan görüşme ve nezaket kurallarını aşarak yapınca; çözmüş oldular. Kurum müdürünün o gün tebliğ etmesi gereken yazılar sistemde kaldı. Bu yazıların biri de beni ilgilendiriyor. Şimdi ne yapalım? ( Üç kişi tebliğ olmayınca sınav başka tarihe alındı.) birileri için istenirse çözüm üretilebiliyor demek ki.

Olmadı. Yazık.

Yok, öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak…

Unutma; aynı gökyüzü altında, bir direniştir yaşamak…

Hüsamettin KAZAN

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
Anasayfa Sağ Bloka Esnek veya Sabit ölçülerde SINIRSIZ reklam alanını şablon olarak ekleyebilirsiniz. Şuan örnek olarak sadece 2 reklam kullanıldı.

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.