" width="160" height="600" />
REKLAM ALANI

(160x600px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
" width="160" height="600" />
REKLAM ALANI

(160x600px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.

Samandağ Ayna Haber

OKUNMAYA DEĞER BİR YAZI; SORULAR VE YANITLARLA ASBEST VE EKOLOJİK TEHDİT

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
609 views
10 Mart 2023 - 0:20
OKUNMAYA DEĞER BİR YAZI; SORULAR VE YANITLARLA ASBEST VE EKOLOJİK TEHDİT
REKLAM ALANI

(300x250px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.

Hazırlayan: Merdan Çaba Geçer

Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremleri ve Hatay Samandağ merkezli 20 Şubat depreminin ardından uzmanlar, hâlihazırda yıkılan ve yıkılacak binalardan çıkacak enkaz miktarının 100 milyon tonu geçebileceği görüşünde. Bu yığının büyüklüğünü tarif etmek için, sıklıkla Erciyes Dağı teşbihi yapılıyor.

Başka bir biçimde ifade edilirse, 1999 Marmara depreminde ortaya çıkan yıkıntı atığının altı katından fazla. Sorular ve yanıtlarla afet atık yönetimi dosyamızda “Bunca atık ile ne yapacağız?” sorusu üzerinden harekete geçmiş, sağlanması gereken koşulları derlemiştik. 

“Alınmayan önlemler, yetersiz denetim mekanizmaları, yönetmeliklere uymayan yapılara göz yuman uygulamalar; özetle depreme dirençli kentler inşa etmemek, onbinlerce can kaybına neden oldu. Tüm bu yanlış kararlar sonucu oluşan milyonlarca ton enkaz, insan ve çevre sağlığı için çok ciddi riskler barındırıyor.” diyor sivil toplum örgütleri. O hâlde bahsi geçen enkazlardaki büyük riske, “katil toz” asbeste de yakından bakalım. Atıkların biyolojik çeşitlilik ile ekolojik dengeye olası zararlarını ve gündelik hayat atıklarının tehlikelerini de atlamadan… 

Asbest

Asbest nedir?

Antik çağdan bu yana insanlığa faydası kadar zararı da bulunan asbest (ticari adıyla amyant); ısıya, aşınmaya, kimyasal maddelere oldukça dayanıklı, yapısal özellikleri açısından esnek, lifli bir mineral. Adını, Yunancada “suya doymaz” anlamına gelen “asbestos” kelimesinden alıyor. Kimi toprak ve kayaçlarda doğal olarak bulunabilmesiyle bağlantılı olarak, Türkiye’de ak toprak, çorak toprak, gök toprak, çelpek, höllük veya ceren toprağı gibi isimlerle de anılıyor.

Magnezyum silikat, kalsiyum-magnezyum silikat, demir-magnezyum silikat gibi bir grup minerali barındıran liflerinin sağlığa etkileri sebebiyle, Dünya Sağlık Örgütü’ne bağlı Uluslararası Araştırma ve Kanser Ajansı (IARC) tarafından birinci derece kanserojen madde olarak tanımlanıyor asbest. Ne var ki tutuşmazlık, sıcaklığa ve pasa mukavemet, ısı izolasyonu, yüksek mekanik dayanıklılık, çimento ve benzerleri ile yakınlık kurabilme gibi özellikleri nedeniyle 20. yüzyılın başlarından itibaren başta inşaat olmak üzere gemi, otomotiv, tekstil ve diğer sanayi alanlarında yaygın olarak tercih edildi. Üç binden fazla kullanım alanı olması sebebiyle yakın tarihe dek “sihirli mineral” yakıştırmasıyla yüceltildi.

Binaların hangi kısımlarında bulunuyor?

TMMOB Kimya Mühendisleri Odası asbestin özellikle marleylerde, duvar kaplamalarında, boya ve sıvalarda, kazan ve ısıtma sistemi conta izolasyonunda, tesisat borularında, amyant olarak da bilinen yalıtım malzemelerinde ve eternit olarak adlandırılan çatı kaplamalarında kullanıldığını söylüyor. Afet bölgelerindeki binaların büyük çoğunluğunun asbest içerdiği tahmin ediliyor; dolayısıyla enkazların ayrıştırılma, kaldırılma, taşınma ve belirli noktalara dökülmesi işlemi geçerli prosedürlerde yapılmadığı takdirde, bölgedeki canlıların yüksek oranda asbeste maruz kalabileceği söyleniyor.

Ne zamandan beri yasaklı?

Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü, kansere neden olan asbestin, Türkiye’de üretim, kullanım, piyasa arzı ile asbest içeren eşyaların piyasaya arzını 31 Aralık 2010’dan itibaren geçerli olmak üzere yasakladı. Ne var ki deprem bölgelerindeki binaların büyük çoğunluğunun 13 yaşından büyük olduğunu göz önünde bulundurmak zaruri.

Asbeste nasıl maruz kalınıyor?

Asbest lifleri kolayca ufalanıp, toz hâline gelebiliyor ve çoğunlukla gözle görülmüyor. Havaya karışan, uygun rüzgâr koşullarında yıkım mahallinden daha uzak bölgelere ulaşabilen ve kolaylıkla solunabilen lifler, akciğerlerde birikebiliyor. Bu durumda akciğerde zedelenmeler başlıyor ve ölümcül hastalıkların önü açılıyor.

Greenpeace Türkiye, ısınmak için enkazdan çıkmış maddeleri yakmanın veya asbeste maruz kalmış tarım ürünleri ile yeraltı sularını tüketmenin de benzer bir tehlike içerdiğini söylüyor.

Hangi hastalıklara sebep olabilir?

Asbeste bağlı hastalıkları; akciğer zarında sıvı birikmesi, akciğeri saran zarın kalınlaşması ve kireçlenmesi, akciğer dokusu içerisinde asbest liflerinin birikmesi (asbestozis), akciğerleri ve karın boşluğunu saran zarın kanseri (mezotelyoma) ve akciğer kanseri olarak sıralamak mümkün. 

Asbest liflerini çözmeye çalışan vücut tarafından üretilen asidin akciğer zarında oluşturduğu yaralara yol açan asbestozis; nefes darlığı, sürekli öksürük, hırıltı, aşırı yorgunluk, göğüs veya omuzda ağrı ve daha ileri vakalarda şişmiş parmak uçları gibi semptomlar taşıyor. 

İçlerinde en habis hastalık olan mezotelyomanın ise ağrı ile ilerleyen nefes darlığı gibi belirtileri bulunuyor ve erken dönemde teşhis konup uygun cerrahi girişim uygulanamadığında, ilaç ya da ışın tedavisine iyi cevap vermediği ve kişiyi kısa zamanda ölüme götürdüğü biliniyor. Türk Göğüs Cerrahisi Derneği, bu hastalığın Türkiye ortalamasının dünya geneline göre oldukça yüksek olduğu ve en önemli sebebin asbestin bilinçsiz kullanımı olduğunu aktarıyor.

Türk Toraks Derneği’nin açıklamasına göre, asbeste bağlı hastalıkların ortaya çıkması genellikle uzun yıllar alıyor. Bu süre, liflere maruz kaldıktan sonra 10 ile 50 sene arasında değişiyor ve hastalık riski, ömür boyu solunan asbest liflerinin sayısı ile orantılı olarak artıyor. Asbest ile ilişkili hastalıklarda kür sağlayan bir tedavi yaklaşımı olmadığının, bu nedenle çevresel ve mesleksel maruziyetlerin azaltılmasının birincil yaklaşım olması gerektiğinin altı çiziliyor.

Geçmişteki afetler; asbeste bağlı hastalıklar ve enkazlar arasındaki ilişki üzerine önemli ipuçları barındırıyor. 

Kimya Mühendisi Engin Çörüşlü, “1999 depreminde arama kurtarma görevinde çalışan bazı görevlilerin kansere yakalanması bu konuda şüphe uyandırıcı. Aynı bölgede görev yapan kişilerin aynı kanser türüne yakalanması tesadüf olamaz.” yorumunda bulunuyor.

Hangi şehirler en fazla tehlike altında? 

Her ne kadar depremden 10 il etkilenmiş olsa da aralarından bazılarında asbest tehlikesinin daha kritik seviyede olduğu düşünülüyor. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu, asbestli katkı maddesi kullanıldığı tespit edilen binaların en çok Hatay ve Kahramanmaraş’ta konumlandığına işaret ediyor. Kahramanmaraş’taki Sır Barajı’nın beslenme havzası üzerine molozların döküldüğü, yeraltı suları ve yüzey sularının kirletildiği de not düşülmüş.

Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü’nün Türkiye asbest yatakları haritasına göre depremden etkilenen şehirler arasında özellikle Hatay, çevresel asbestin de yoğun olduğu alanların başında gösteriliyor. Buna afet atıkları da eklenince, Hatay bölgesinde sıkı tedbirlerin alınmasının aciliyet gerektirdiği açıkça görülüyor. HDP Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş, Hatay Samandağ’daki Milleyha Kuş Cenneti’ne dökülen molozların halk sağlığının yanı sıra canlı çeşitliliğini de tehdit edişini meclis gündemine taşımıştı.

Hatay ve Kahramanmaraş dışında Adıyaman ve Diyarbakır da alınmayan önlemler nedeniyle tehlike arz eden şehirler olarak görülüyor. Adıyaman’da 15 bin işçinin bulunduğu Organize Sanayi Bölgesi’ne depremde yıkılan binaların hafriyatı dökülmüş, uzmanlar asbest uyarısında bulunmuştu. Yine Adıyaman’da bulunan Karapınar Mahallesi Mezarlığı’nın yanı başındaki dere yatağına önlem alınmadan hafriyat doldurulması da bölge halkının tepki çekmişti. Diyarbakır’da ise Dicle Nehri kıyısına kurulan çadır kentin -daha önce aynı yere enkazların dökülmesi nedeniyle- asbest tehlikesiyle karşı karşıya olduğu, ayrıca ciddi bir taşkın riski de bulunduğu bildirilmişti.

Atıklar nasıl bertaraf edilmeli?

Deprem sonrası hasar gören ve yıkılan binaların moloz temizliği sırasında, asbest içeren yapı ve yalıtım malzemelerinin ayrı olarak toplanması, paketlenmesi ve bertaraf edilmesi ihtiyacı doğuyor. Maalesef bu işlerin çoğu asbestin tehlikelerinin farkında olmayan ve asbest içeren materyali tanımlayamayan geçici işçiler, gönüllüler ve yerel sakinler tarafından üstlenilmekte. 2016’dan bu yana faaliyet gösteren Asbest Söküm Uzmanları Derneği (ASUD) ise asbestle mücadelede kilit öneme sahip bir oluşum.

Peki riski en aza indirmek için neler yapılmalı? Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı ve T24 köşe yazarı Pınar Okyay; asbestli atıkların bertarafında takip edilmesi gereken yol haritasını, dört başlıkta sıraladığı bilgilerle çiziyor:

*Bölgede yaşayanlar asbest riski ve alınması gereken tedbirler konusunda bilgilendirilmelidir. Bina enkazı yığınlarının olduğu alanlara, yıkım alanlarına ve atık alanlarına erişim kısıtlanmalı; özellikle çocuklar uzak tutulmalıdır. Asbest içeren malzemelerin yerleri belirlenmeli ve bir risk değerlendirmesi yapılmalıdır. 

*Hafriyat alanlarına giriş ve çıkışlar kontrollü olarak yapılmalıdır. Enkaz alanında asbest sökümü uzmanları görevlendirilmelidir. Eğitimli personel malzemelerin türünü, arz ettikleri tehlikeyi ve en güvenli eylem biçimini (örneğin, mühürlemek ve yerinde bırakmak veya kaldırmak) belirlemek için asbest içeren malzemelerin olabileceği sahaları incelemelidir. Ufalanabilir malzemeler özel bir tehlike oluşturduğu için belirli prosedürler izlenerek ve yeterli kişisel koruma ekipmanıyla çıkarılmalıdır. İş makinelerinin çalıştırılma şekli, etrafa yayılan asbesti azaltabilir. Bu nedenle, uygunsuz ve aşırı toz çıkmasına yol açacak biçimde yapılan enkaz kaldırma çalışmaları engellenmelidir. Aşırı toz çıkışının önlenmesi için sulama yapılmalı; enkaz kaldırma sırasında ıslak çalışılmalıdır. Asbest içeren malzemelerle yapılan her türlü işlem en az düzeyde olmalıdır. Ufalanan malzemelere özellikle dikkat edilmelidir. Asbest yapıları mümkün olduğunca nazikçe sökülmelidir. Bu tür malzemeleri taşımak, kesmek veya parçalamak gerekirse, havadaki lif ve toz miktarını azaltmak için bunları tamamen ıslak tutmak şarttır.

*Enkaz alanında çalışanlar asbest riski ve alınması gereken tedbirler konusunda bilgilendirilmelidir. Çalışma süresince mümkünse uygun filtreli tam yüz maskesi, eldiven, tulum, göz koruyucu gibi kişisel koruyucu donanım kullanılmalıdır. FFP2/N95 ya da FFP3/N99 tipi, en yüksek koruyucu maske tercih edilmelidir. İşçiler tek kullanımlık tulum ve tek kullanımlık eldivenle çalışmalıdır. Kullanım sonrası yıkanabilir çizme giymeli ve her kullanım sonrası çizmeler yıkanmalıdır. Kendilerine duş imkanı ve uygun temizlik ortamı sağlanmalıdır. Asbest liflerinin şantiye dışına yayılma riskini en aza indirmek için, işçilerin yemek yemeden, içmeden veya sigara içmeden önce ve eve dönmeden önce yıkanmaları gerektiğinin farkında olduklarından emin olunmalıdır. Tüm donanımlar ayrı bir yerde muhafaza edilmelidir. Kirlenmiş giysiler ve koruyucu donanım, diğer asbest içeren malzemelerle aynı şekilde imha edilmelidir.

*Asbest içeren malzeme yığınları, güvenli bir şekilde depolonana veya imha edilene kadar, branda veya plastik tabakalarla örtülü tutulmalıdır. Malzemeler taşımadan önce iyice ıslatılmalıdır. Asbest atıkları yakarak atılmamalıdır. Asbest atıkları bertaraf edilmeden önce diğer atıklarla karıştırılmamalıdır. Kaldırılan enkazın döküleceği yerler doğru ve merkezi bir planlama ile belirlenmeli, rastgele hafriyat dökülmesi engellenmelidir. Hafriyatların döküleceği yerler yaşama alanlarından uzakta ve toz dağılımı önlenecek biçimde belirlenmeli ve düzenlenmelidir. Düzenli depolama alanlarının olmaması veya depremden zarar görmesi durumunda, asbest atıklarının geçici olarak depolanacağı yerler belirlenmeli ve hazırlanmalıdır. İleride maruz kalmayı önlemek için, tasarlanmış atık depolama sahası içinde, sızıntı suyu üst kuyuları ve gaz çıkarma kuyuları gibi gelecekte inşaatların olabileceği bir yere asbest atığını atmamaya özen gösterilmelidir. Kesin coğrafi koordinatlar da dâhil olmak üzere, asbest atıklarının bertaraf edildiği konumların bir kaydı tutulmalı ve etiketlenmelidir.

Ekolojik tehdit

Atıklarla ilgili yer ve müdahale seçimindeki yanlışlar, ekolojik dengeye nasıl zarar veriyor?

Çevre Mühendisleri Odası, Ekoloji Birliği, İklim Adaleti Koalisyonu, Mezopotamya Ekoloji Hareketi ve Ekoloji Derneği (Amed) üyelerinden oluşan Eko-Afet Grubu heyeti; şubat ayı içerisinde Diyarbakır, Adıyaman, Pütürge, Malatya, Elbistan, Nurhak, Narlı, Antep, Antakya, Defne, Samandağ’da incelemeler yapmıştı. İzlenimler, tespitler ve analizler içeren raporlarında, hafriyat ve yıkım alanlarının atıklarının boşaltıldığı alanların gelişigüzel seçilmesinin, kontrolsüz bir biçimde boş alanlara, vadilere, su havzalarına dökülerek devasa moloz yığınları yaratılmasının doğada ciddi hasarlar yaratacağından bahsediliyor. Buradan indirmek ve incelemek mümkün.

Dilan Pamuk’un Yeşil Gazete’deki 14 Şubat 2023 tarihli haberine göre uzmanlar, depremden etkilenen coğrafyanın genişliği nedeniyle afetin doğaya verdiği zararlar ve yaban hayatı üzerindeki tesirleri üzerine henüz net bilgi veremiyor. Ne var ki kırsal kesimlere dökülen atıkların yanı sıra, buralara inşa edilen ağır sanayinin, maden tesislerinin, şantiyelerin deprem sonrası oluşturduğu atıkların da ekolojik bir yıkıma vesile olabileceğinden endişelenilmekte. 

Kimyasal maddelerin yoğun olduğu bu alanların depremden ne ölçüde etkilendiğinin, hasar durumlarının ve kimyasal kirliliğe yol açabilecek ikincil afet risklerinin ivedikle denetlenmesi gerekiyor. Çevre Mühendisi ve Çevre ve İklim Politikaları Kıdemli Danışmanı Deniz Gümüşel, “Aslında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın yapması gereken işlerden biri ama ülkemizin koşulları göz önünde bulundurulduğunda bunların bağımsız denetleme heyetleri tarafından denetlenmesinde çok daha büyük fayda görüyoruz. Kırsal kesime ve yaban hayatına dair en büyük risk, kırsal kesimlere daha yakın olan bu tesislerden kaynaklanıyor.” diyor.

Tablo an itibarıyla ne yazık ki pek iç açıcı değil. Polen Ekoloji’den Sultan Gülsün’ün paylaştığı hava kalitesi indeksinde, depremden etkilenen şehirlerde PM10, PM2.5, karbonmonoksit (CO), kükürt dioksit (SO2), nitrojen oksit (NOx) ve yer seviyesinde ozon seviyeleri açıkça görülebiliyor. Enkazlardan havaya karışan asbest ve diğer zehirli tozlar kadar, deprem sonrası yaşanan yangınlar da kirliliğinin başat sebeplerinden. İskenderun Limanı’nda dört gün boyunca söndürülemeyen yangının yanı sıra, bir lastik fabrikasında ve bir doğalgaz hattında da yangın meydana geldiği anımsanabilir. 

Hava kadar toprak ve yer altı suları da ekolojik dengenin korunması adına elzem olanlardan elbette. TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı Burak Çatlıoğlu, “Doğaya kontrolsüz bir şekilde bırakacağınız her afet atığı yağmur sularıyla o enkazın içerisinden süzülerek daha sonra yeraltı sularına karışacak. Yeraltı sularının kirlenmesinin, insan ve çevre üzerinde çok büyük etkileri olacaktır.” diyor. Muğla Sıtkı Kocaman Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve NATURA Doğa ve Kültür Koruma Derneği’nden Yasin İlemin ise zararlı maddelerin toprağa karıştığı alanlarda yetişen bitki ve tarım ürünlerinin ileride büyük tehlikelere yol açabileceğinin altını çiziyor.

Gündelik hayat atıkları

Organik atıklar, ambalaj atıkları ve tıbbi atıklar ne gibi riskler taşıyor?

Toprak ve yeraltı suları kirliliğine sebep olabilecek atıklar, enkaz atıklarıyla sınırlı değil. Depremzedelere erzak yardımlarının genellikle ambalajlı kuru gıdalar ile pet şişelerle yapılıyor olması ve yemek dağıtımında strafor köpük, kâğıt veya plastik tek kullanımlık yemek gereçleri kullanılmasına dikkat çeken Yeşil Gazete; hem organik atıklar hem de ambalaj atıklarının şehirlerin sokaklarını doldurmaya başladığından bahsediyor. Çevre Mühendisi Deniz Gümüşel; çadır kentler veya konteyner kentler gibi yeni yaşam alanlarında bir altyapı sisteminin oluşturulması, ambalaj atıkları ile organik atıkların ayrılması ve organik atıkların mümkün olduğunca alandan hızlı bir şekilde uzaklaştırılması gerektiği görüşünde.

Atık yönetimi hakkında bir duyuru paylaşan Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi; insan yoğunluğunun bulunduğu alanlara ve kent merkezlerindeki çadır/konteyner kentlere kapaklı çöp konteynerleri temin edilmesi, gelişigüzel atılan atıkların hayvan müdahaleleri ile dağılmasının engellenmesi ve atık depolama tesislerinde afet nedeniyle herhangi bir problem oluşmuşsa derhal çözüme kavuşturulması gerekliliğinin aciletiyetini anımsatıyor.

Yine Çevre Mühendisleri Odası’nın İstanbul şubesi, tıbbi atıklar hakkında ise şunları söylüyor: “Bölgede özellikle yaralıların tedavisi, hijyenik ped kullanımı vb. sonucu tıbbi atık oluşmaktadır. Türkiye Aile Sağlığı ve Planlama Vakfı verilerine göre deprem bölgesindeki kadınlar aylık ortalama 67.801.940 pede ihtiyaç duymakta ve bu pedlerin kullanım sonrası tıbbi atık olarak kaynağında ayrı toplanıp bertaraf edilmesi gerekmektedir. Tıbbi atıkların deprem bölgelerinde kaynağında ayrı toplanması için gerekli toplama ekipmanları ivedilikle temin edilmeli, atıklar düzenli olarak toplanıp en yakın bertaraf tesisine gönderilmelidir.”

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
Anasayfa Sağ Bloka Esnek veya Sabit ölçülerde SINIRSIZ reklam alanını şablon olarak ekleyebilirsiniz. Şuan örnek olarak sadece 2 reklam kullanıldı.

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.